Bu gün müze gezimizin ikinci kısmını yazıyorum. Top kapı sarayı içindeki Arkeoloji müzesi. Müze girişinde mutlaka müze kart alınız. Sadece müzeye giriş 20tl kart alırsanız 40tl fakat 1 yıl boyunca bir çok müze ve saraya, her birine 2 defa girme hakkınız oluyor. Çok daha ekonomik.
Müzeye gelecek olursak girişin hemen solundaki bina Antik Anadolu ve Mezepotamya müzesi Milattan önce 5000 yılana ait eserler bile mevcut. Özellikle mısır kısmı ve orada ki mumya çok ilgimi çekti.
Buradan çıkıp düz yürüdüğünüz zaman tarihi sütunlar arasına bir cafe mevcut tarihi bir doku içerinde çay/ kahvenin izi
yudumlayacağınız bir yer. Biz tüm binaları gezdikten sonra buraya dinlenmek için oturduk.
yudumlayacağınız bir yer. Biz tüm binaları gezdikten sonra buraya dinlenmek için oturduk.
Daha sonra yine düz giderseniz sol tarafınızda çinili köşk var burada da özellikle Osmanlı dönemine ait çini eserleri var. Binanın kendisi bile başlı başına bir tarihi eser.
Buradan çıkıp düz gittiğiniz zaman sağ taraftaki bina Roma dönemine ait mezar işçiliği mermer ve taş oymacılığı sanatına ait eserler mevcut. Özellikle lahitlerde ki işçilik mükemmel.
Kompleksteki son bina cafe'nin sağ tarafındaki bölüm Tahrihten günümüze Anadolu. Komplesin en büyük kısmı burası. Toplamda 3 kat mevcut her kat farklı bir Tema ile yapılmış giriş katı daha çok değişik dönemlere ait heykellerden oluşuyor. Bir üst kat ise Tarihten günümüze İstanbul Bu kısım benim en beğendiğim bölüm.
Özellikle değinmeden geçemeyeceğim Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul kuşatması sırasında Bizans tarafından Osmanlı donanmasının Haliç'e girmesini engellemek için çekilen zincirin parçası bile mevcut.
İstanbullun kuruluşunun hikayesi, Konstantinopolisten öncesi pek bilinen bir şey değil okumanızı tavsiye ederim. En üst kat ise Truva antik kentinin değişik bölümleri, Suriye ve Kıbrsıtan kazılar sırasında çıkartılan eserlere ayrılmış.
Biz müzeye ilk girişimizde yarım saat sonra çıkar ve Topkapı sarayına gideriz diye düşünüyorduk. Fakat gezdikçe gezdik. Baktıkça hayran kaldık. Daha önce gelmediğimiz için pişman olduk. Ve saat 1400 te girdiğimiz müzeden 1730 da anca çıkabildik.
İstanbul da bu ve buna benzer o kadar çok yer var ki sadece biz bilmiyoruz veya modern popüler kültür hayatımız rehin almış durumda. Kendi tarihimize 1 kaç saat ayıramıyoruz. Müzeyi gezerken bunun bir kez daha farkına vardım. Ne yazıktır ki içeride ki ziyaretçilerin büyük bir kısmı yabacı turistti. Bizi bizden fazla merak eden bizim tarihimize bizden fazla sahip çıkan .....
Yazanın 1 kısmı İçin Tık Tık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen saygı çerçevesi içerisinde yorumları yapalım.Sosyal hesaplarınızı ve linklerini paylaşmayınız.Hakaret içerikli yorumları yayınlamıyorum. :)