Gezdim,Gördüm&Pandeli

Merhaba

Nisan ayı benim için kaos ayı oldu halada olmaya devam etmekte. Malum kurslara gittiğimi sizlerle paylaşmıştım tabi ben bu yoğun program içersin de goncanın (Sevgilinin) gelmesiyle tabiri caizse ışık hızıyla geçen günlerim ışık hızını geçip biraz eziyete dönmeye başladı gibi... Mayıs ayında biraz daha oh be diyeceğim; çünkü yetişemiyorum kurslarımın bir kısmı bitiyor. Biraz parçalara ayrılsam da çok şikayet etmeyim yinede olumlu yönden bakmaya çalışıp Polyana olmalıyız diyorum. Konuya gelemedim bir türlü, geçen haftalarda gitmiş olduğum ama sizlere şuanda tanıtacağım yer Eminönü'nde olmakla beraber herkesin bulabileceği bir konumda değildirdir. 1901 yılında açılan ve günümüze kadar gelen bu restoran..

Genelde turistlerin,siyasilerin,iş adamlarının,sanatçılarının,prens ve prenseslerin.yazarların,şairlerin uğrak mekanı olan üç kubbeyle örtülmüş ikişerli toplamda altı küçük penceresiyle  dış cepheye bakan  mısır çarşısına girdiğinizde sol köşede hemen minik merdivenlerden eskiyi doya doya içinize çekerek, içeriye başka bir dünyaya adımınızı atıyorsunuz. Minik bir salonda sağ tarafta Pandelinin hayat hikayesini, nasıl marka olduğunu okuyabilirsiniz. Fotoğraflar  eski telefon yani anılara dair her şeyi görebilmeniz mevcut. Mimar ısı uzun kristalli aydınlatmalar,minik bakırlar,ibrikler,ünlülerin yazılarıyla süslenen çerçeveler ide görmeniz mümkün.İç mekan vakıflara ait olduğu için çok fazla tadilat yapılamamakta.Yemeklere gelince gerçekten sade çok süslü bir tabak olmamasına karşın lezzet bakımından bizim farkımız yemeklerimiz der gibiydi. Yemekler konuşuyor fiyat bakımından biraz yüksek olmakla beraber arada bir kaçamak yapabileceğiniz gerçekten lezzetine doyum olmaz bir mekan diyorum. Normalde bulgur pilavı yemem ama nasıl yaptılar bilmiyorum lezzetliydi. Garsonlarda sorduğunuz soruları güler yüzle karşılarken hızlı olmaları ayrı bir teşekkür sebebiydi. Tavsiye ederim muhakkak bir deneyin derim..